Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Toplumsal Güce Karşı Birey
Toplumun bireyler tarafından sağlanan, fakat bireylerden çok daha kuvvetli olan bir gücü bulunduğunu daha önce belirtmiştik. Buna kolektif güç diyoruz. Toplumun gücü olan bu kolektif güç, bazen somut bir değer kazanarak bireyi baskı altına alır. Toplum öyle kurallar oluşturmuştur ki, bireyin bunlara karşı çıkması mümkün olmaz. Bu kurallar objektif ve akli ölçüler içinde de olmayabilir. Böyle durumlarda bireyin sığınacak bir güce ihtiyacı vardır. Demokrasilerde bu güç “Hukuk”tur. Demokrasi öncesi idarelerde ve toplumlarda birey böyle zamanlarda yalnız kalmaya mahkumdu. Bilim tarihinin hakikatlerinden olmasına rağmen halk arasında hikaye tarzında anlatılan pek çok olay vardır ki, toplumsal güç karşısında bireyin çaresizliğini göstermektedir. Bunlardan birisi, dünyanın, hem güneş hem de kendi yörüngesi etrafında döndüğünü keşfeden ünlü bilgin Galile’nin bilinen hikayesidir Bilindiği gibi Galile dünyanın döndüğünü söyleyince başta Hıristiyan din adamları olmak üzere bir kısım halkın tepkisini çekmiş, o gün için kabul edilen görüşlere aykırı fikir ve düşüncelerinden dolayı mahkum edilmiştir. Toplum karşısında yalnız kalan Galile mahkemede çaresizliğini dile getirerek fikirlerinden döndüğünü açıklamak zorunda kalmıştır. Bizim tarihimizde de benzer olaylar yok değildir. 17. yüzyılda kendisinin yaptığı kanatlarla İstanbul’da bu günkü Galata kulesinden atlayarak Boğaz’ın diğer kıyısında Üsküdar semtine inmeyi başaran Hazerfen Ahmet Çelebi’nin devrin hükümdarı tarafından önce ödüllendirilip fakat sonra da toplumun baskısıyla öldürülmesi toplumsal baskıyı ve onun gücünü gösteren önemli bir örnektir. Bu iki örnek toplumsal güç karşısında bireyin acizliğini gösteren tipik olaylardır.
Birey kendisini her zaman toplumsal gücün etkisinde hisseder. Bireyi etkileyen toplumsal güç, bazen bireyin aile çevresi, bazen köy ya da kasabası, bazen yaşadığı mahalle veya şehirdir. Fakat asıl etkili güç, bireyin mensubu bulunduğu toplumun değer yargılarıdır. Birinci sıradaki etkilerden birey kolaylıkla kurtulabildiği halde ikinci sıra etkiler başka toplum içinde dahi bireyi kontrol etmeye devam eder. Toplumsal güç, bazı zamanlarda o kadar etkili ve baskıcı boyutlara ulaşmıştır ki, bireyin fikir ve düşünce özgürlüğünü tehdit edecek seviyeye çıkmıştır. Bilhassa totaliter toplum ve devlet yapılarında birey bir taraftan devletin bir taraftan da toplumun kuralları arasında sıkışıp kalabilir. Hatta bir kısım davranış kalıpları, bir kültür değeri olarak zihinlere yerleştirilerek bireylerin baskı altına alınmasında etkili bir araç olarak kullanılabilir. Ülkemizde bazı bölgelerde “Töre” olarak adlandırılan kız kaçırma, kan davası, ölen kardeşin eşini küçük kardeşiyle evlendirme, namus anlayışına aykırı hareket eden kadınların aile meclisi olarak adlandırılan mahkemelerde (!) yargılanıp cezalandırılması. Bütün bunlar çeşitli büyüklükte toplumsal baskılardır. Bireyin bu baskılardan kurtulup kendi hür iradesiyle hareket edebilmesi, kendisini ilgilendiren kararları yine kendisinin verebilmesi, özel hayatını dilediği gibi kurup yaşayabilmesi ancak hukuk devleti ilkelerinin tam olarak uygulanması ile mümkün olabilmiştir. Özellikle kadınların tarihin her devrinde ve her ülkede az veya çok toplumsal baskı karşısındaki çaresizliği inkar edilmez bir gerçektir.
Tarih: 2016-03-02 01:56:31 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Toplumsal Güce Karşı Birey Nedir
Toplumun bireyler tarafından sağlanan, fakat bireylerden çok daha kuvvetli olan bir gücü bulunduğunu daha önce belirtmiştik. Buna kolektif güç diyoruz. Toplumun gücü olan bu kolektif güç, bazen somut bir değer kazanarak bireyi baskı altına alır. Toplum öyle kurallar oluşturmuştur ki, bireyin bunlara karşı çıkması mümkün olmaz. Bu kurallar objektif ve akli ölçüler içinde de olmayabilir. Böyle durumlarda bireyin sığınacak bir güce ihtiyacı vardır. Demokrasilerde bu güç “Hukuk”tur. Demokrasi öncesi idarelerde ve toplumlarda birey böyle zamanlarda yalnız kalmaya mahkumdu. Bilim tarihinin hakikatlerinden olmasına rağmen halk arasında hikaye tarzında anlatılan pek çok olay vardır ki, toplumsal güç karşısında bireyin çaresizliğini göstermektedir. Bunlardan birisi, dünyanın, hem güneş hem de kendi yörüngesi etrafında döndüğünü keşfeden ünlü bilgin Galile’nin bilinen hikayesidir Bilindiği gibi Galile dünyanın döndüğünü söyleyince başta Hıristiyan din adamları olmak üzere bir kısım halkın tepkisini çekmiş, o gün için kabul edilen görüşlere aykırı fikir ve düşüncelerinden dolayı mahkum edilmiştir. Toplum karşısında yalnız kalan Galile mahkemede çaresizliğini dile getirerek fikirlerinden döndüğünü açıklamak zorunda kalmıştır. Bizim tarihimizde de benzer olaylar yok değildir. 17. yüzyılda kendisinin yaptığı kanatlarla İstanbul’da bu günkü Galata kulesinden atlayarak Boğaz’ın diğer kıyısında Üsküdar semtine inmeyi başaran Hazerfen Ahmet Çelebi’nin devrin hükümdarı tarafından önce ödüllendirilip fakat sonra da toplumun baskısıyla öldürülmesi toplumsal baskıyı ve onun gücünü gösteren önemli bir örnektir. Bu iki örnek toplumsal güç karşısında bireyin acizliğini gösteren tipik olaylardır.
Birey kendisini her zaman toplumsal gücün etkisinde hisseder. Bireyi etkileyen toplumsal güç, bazen bireyin aile çevresi, bazen köy ya da kasabası, bazen yaşadığı mahalle veya şehirdir. Fakat asıl etkili güç, bireyin mensubu bulunduğu toplumun değer yargılarıdır. Birinci sıradaki etkilerden birey kolaylıkla kurtulabildiği halde ikinci sıra etkiler başka toplum içinde dahi bireyi kontrol etmeye devam eder. Toplumsal güç, bazı zamanlarda o kadar etkili ve baskıcı boyutlara ulaşmıştır ki, bireyin fikir ve düşünce özgürlüğünü tehdit edecek seviyeye çıkmıştır. Bilhassa totaliter toplum ve devlet yapılarında birey bir taraftan devletin bir taraftan da toplumun kuralları arasında sıkışıp kalabilir. Hatta bir kısım davranış kalıpları, bir kültür değeri olarak zihinlere yerleştirilerek bireylerin baskı altına alınmasında etkili bir araç olarak kullanılabilir. Ülkemizde bazı bölgelerde “Töre” olarak adlandırılan kız kaçırma, kan davası, ölen kardeşin eşini küçük kardeşiyle evlendirme, namus anlayışına aykırı hareket eden kadınların aile meclisi olarak adlandırılan mahkemelerde (!) yargılanıp cezalandırılması. Bütün bunlar çeşitli büyüklükte toplumsal baskılardır. Bireyin bu baskılardan kurtulup kendi hür iradesiyle hareket edebilmesi, kendisini ilgilendiren kararları yine kendisinin verebilmesi, özel hayatını dilediği gibi kurup yaşayabilmesi ancak hukuk devleti ilkelerinin tam olarak uygulanması ile mümkün olabilmiştir. Özellikle kadınların tarihin her devrinde ve her ülkede az veya çok toplumsal baskı karşısındaki çaresizliği inkar edilmez bir gerçektir.
Tarih: 2016-03-02 01:56:31 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx